Ne Messi ne Ronaldo! En iyisi o...

16.11.2018 - 16:15 | Son Güncellenme: 17.11.2018 - 11:07

Ne Messi ne Ronaldo! En iyisi o...
2018'in sonlarına yaklaştığımız bu günlerde geride bıraktığımız yılı en iyi şartlarda tamamlayan 50 futbolcuyu sizin için derledik.

50. ANDRES INIESTA | Andres Iniesta, kupalarla dolu Barcelona kariyerine kendisine yakışır bir şekilde kupalarla veda etti. 2017-18 sezonunda duble yapan Barcelona'nın başarısında büyük pay sahibi olan yaşayan efsane, kariyerini Japon ekibi Vissel Kobe'de sürdürüyor.

49. FLORIN THAUVIN | Newcastle United'dan Marsilya'ya döndüğünden bu yana, kendisini İngiltere'deki başarısızlığı nedeniyle silenleri komik duruma düşürüyor. 25 yaşındaki futbolcu, Avrupa Ligi finaline çıkmasına büyük katkı sağladığı Marsilya'da 26 gol ve 17 asistlik müthiş bir performansa imza atarak kendisine Fransa'nın Dünya Kupası'nı kazanan kadrosunda yer bulma şansı yarattı.

 

48. CIRO IMMOBILE | 2017-18 sezonunda henüz iki ay geride kalırken, Lazio beklemek yerine aceleci davrandı ve Ciro Immobile'nin sözleşmesini uzattı. Nedenini anlamak güç değil. İtalyan futbolcu, Juventus karşısında elde ettikleri şok Süper Kupa zaferiyle başlayan sezonda rakip filelere toplam 41 gol gönderdi. Bunların 33'ünü Serie A'da attı ve ligin gol kralı oldu.

47. HIRVING LOZANO | Lozano'nun Avrupa futbolundaki ilk senesi daha iyi geçemezdi. PSV'nin Eredivisie şampiyonu olarak tamamladığı sezonda 29 lig maçına çıkan Meksikalı futbolcu rakip filelere 17 gol gönderdi. Bu da onun Dünya Kupası'nda boy göstermesini sağladı. Almanya'ya attığı gol hâlâ hafızalarda olan Lozano'yla Barcelona başta olmak üzere birçok büyük kulüp ilgileniyor.

46. ROMELU LUKAKU | Manchester United, Romelu Lukaku'yu Everton'dan alabilmek için 75 milyon pound ödedi ve 25 yaşındaki forvet oyuncusu bunun karşılığını 27 gol, 9 asistlik performansıyla verdi. Dünya Kupası'nı üçüncü sırada tamamlayan Belçika'yla 4 gol atan Lukaku, Bronz Ayakkabı'nın da sahibi oldu.

45. EDIN DZEKO | Edin Dzeko yaşı ilerledikçe daha iyi futbol oynayan sayılı isimlerden biri. 2016-17 sezonunda kariyer rekoru kırarak tüm kulvarlarda 39 gol atan Bosnalı futbolcu, 2017-18 sezonunda da vites düşürmedi. Roma'yı Şampiyonlar Ligi yarı finaline taşırken, 12 maçta 8 gol attı. Bu gollerin 5'i, üst üste oynanan eleme maçlarında geldi.

44. KALIDOU KOULIBALY | Napoli taraftarları bu yaz transfer konusunda yönetime haklı olarak kızgınlar ama Kalidou Koulibaly'yi takımda tutabilmeleri de başarıydı. Senegalli stoper için bir Premier Lig ekibinden 100 milyon euro'luk teklif alan Napoli, bu teklifi reddetti ve bunu haklı gerekçelerle yaptı. Savunmada harika bir performans sergileyen Koulibaly, hücum katkısı da sunuyor. Geçen sezon rakip filelere beş gol gönderdi.

43. GIGI BUFFON | Gianluigi Buffon'un 17 yıllık Juventus kariyeri, 11 maçta kalesini gole kapadığı ve yine Serie A şampiyonluğu yaşadığı bir sezonla sona erdi. Kariyerindeki ilk Şampiyonlar Ligi zaferini yine tadamadı belki ama bu defa bunu farklı bir kulüpte deniyor: PSG. 40 yaşındaki eldiven, Paris Saint-Germain ile Avrupa'da her iki tarafın hasret olduğu başarıyı yakalamaya kararlı.

42. JOSHUA KIMMICH | Kimmich'in Almanya ile geçirdiği Dünya Kupası mutlu bir sonla bitmemiş olabilir ama geçen sezon Avrupa'da ondan daha efektif bek olmadığını söylemek yanlış olmaz. Avrupa'nın 5 büyük liginde, Alman futbolcudan daha fazla asist yapan (15) hiçbir futbolcu yoktu. İkisi Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Real Madrid'e olmak üzere 6 gol atan Kimmich daha da iyiye gidecek.

41. RAHEEM STERLING | Pep Guardiola efektinin en iyi örneği belki de Raheem Sterling. Umutsuz vaka olmaktan dünyanın en heyecan verici hücumcularından biri olmaya giden yolda geçirdiği son 12 ay, Real Madrid'in dikkatini çekti bile. İngiliz futbolcu 2017-18 sezonunda şampiyonluk yaşadığı Manchester City'yle çıktığı 46 maçta 23 gol attı.

40. SERGEJ MILINKOVIC-SAVIC | Yaz transfer döneminin en şaşkınlık verici olaylarından biri, Lazio'nun Minikovic-Savic'i kadrosunda tutabilmiş olmasıydı. Değeri 100 milyon euro'nun üzerinde görülen Sırp orta saha oyuncusu ülkesini Dünya Kupası'nda temsil ettikten sonra Serie A'da kaldı. Geçen sezon 14 gol ve 8 asistlik bir performans ortaya koydu ve bu sezon daha da iyisini yapmaya çalışacak.

39. LEROY SANE | Almanya Teknik Direktörü Joachim Löw'ün Leroy Sane'yi Dünya Kupası'na götürmemiş olması, futbol tarihinin en şok olaylarından biriydi. Takımın aldığı sonuç düşünülürse, Löw bundan pişmanlık duymalı. Sane, geçen sezon rekor üstüne rekor kıran Manchester City'nin en iyi oyuncularından biriydi ve 10 gol, 15 asistlik müthiş bir performansa imza attı.

38. LUIS SUAREZ | Luis Suarez 2017-18 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde iyi bir performans ortaya koyamadı belki ama Barcelona'nın La Liga ve Copa Del Rey dublesinde çok önemli isimlerden biriydi. Tüm kulvarlarda 31 gol atan Suarez, Messi'nin hücumdaki yükünü azaltan en önemli aktör olmayı sürdürdü.

37. PAULO DYBALA | Paulo Dybala geçen sezon zaman zaman kötü anlar yaşadı ki bunlardan biri Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Real Madrid'e karşı gördüğü kırmızı karttı. Dünya Kupası'nda da yedek kulübesine mahkum kalan 26 yaşındaki Arjantinli futbolcu yine de kariyerinin en etkili sezonunu Juventus'ta geçirdi ve Serie A & Coppa Italia dublesi esnasında tüm kulvarlarda 26 gol attı.

36. THIBAUT COURTOIS | Chelsea, Antonio Conte ile geçirdiği ikinci sezonda beklentilerin altında kalmış olabilir ama İtalyan teknik adam 'kötü' sezonu FA Cup'ı kazanarak tamamladı. Bunda Courtois'nın payı büyük. Sezon sonunda Real Madrid'in yolunu tutan Belçikalı file bekçisi, Dünya Kupası'ndaki performansıyla Altın Eldiven ödülünü evine götürdü.

35. JAMES RODRIGUEZ | James son 12 ayda zaman zaman sakatlıklarla boğuşmuş ve Dünya Kupası'nda da Kolombiya formasıyla bu problemleri yaşamış olsa da, fit olduğu zaman neden çok değerli bir eleman olduğunu Bayern Münih'te gösterdi. Alman ekibi onu kiralayabilmek için 13 milyon euro ödemeyi boşuna göze almadı. Bundesliga şampiyonluğuna giden yolda 7 gol, 11 assitlik performansıyla rüştünü ispatladı.

34. IVAN PERISIC | Tıpkı Inter gibi, Perisic de sezonun ortasında dramatik bir form düşüklüğü yaşadı ama son düzlükte çıkışa geçti. Altı yılda ilk defa Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı elde eden Inter'de 11 lig golüne imza atan Perisic'in sezonunun zirve yaptığı anlar ise Dünya Kupası'nda gerçekleşti. Hırvatistan'ın finale çıkmasında en önemli paya sahip birkaç futbolcudan biriydi.

33. ROBERT LEWANDOWSKI | Dünya Kupası, Lewandowski'nin Polonya'sı için tam anlamıyla bir faciaydı ve belki de Şampiyonlar Ligi yarı finalinde gösterdiği kötü performans, tecrübeli oyuncunun Real Madrid'e transferini engelledi. Yine de 30 maçta 29 gol atan Lewandowski, her zamanki gibi Bayern'le iyi bir sezonu geride bıraktı.

32. GARETH BALE | Real Madrid'in süper yıldızı geçen sezon ilk 11 oyuncusu olma unvanını kaptırdı ve Zinedine Zidane'la problemler yaşadı. Ama form geçici, klas kalıcıdır. Sezonun son bölümünde çok iyi bir performans ortaya koyan Galli yıldız, Şampiyonlar Ligi finalinde Liverpool ağlarına tarihe geçecek bir röveşata golü gönderdi. Ronaldo ve Zidane'ın gitmesinin ardından Real'in en büyük yıldızı artık Gareth Bale.

31. SERGIO AGUERO | Sergio Agüero'nun Premier Lig sezonu bir sakatlık nedeniyle erken sona ermiş olabilir ama çıktığı 25 maçta attığı 21 golle şampiyonluktaki en önemli katkılardan biri ona aitti. Arjantinli yıldız, Kasım 2017'de Napoli ağlarına gönderdiği golle kulüp tarihinin en golcü futbolcusu olma unvanını da eline geçirdi.

30. DAVID SILVA | İngiltere topraklarında boy göstermiş en önemli yeteneklerden biri olan David Silva, bir kez daha harika bir sezon geçirerek Manchester City'yi şampiyonluğa taşıdı. 9 gol atan ve 11 asist yapan İspanyol yıldız, Ocak ayında erken doğan oğlunun sağlık problemleriyle beş ay boyunca boğuşmuş olmasına rağmen profesyonelliğinden hiçbir şey kaybetmeyerek saygı duyulası bir iş ahlakı ortaya koydu.

29. ROBERTO FIRMINO | Liverpool'da geçirdiği ilk iki sezonda birçok futbol yorumcusu takım için yeterli olmadığı görüşündeydi ama Brezilyalı yıldız, bu yorumların hepsini taca çıkardı. Merseyside ekibi sezonu Şampiyonlar Ligi ikincisi olarak tamamlarken, Firmino 54 maçta 27 gol attı.

28. IVAN RAKITIC | Rakitic geçen sezon sadece dört gol attı - Barcelona kariyerinin en düşük sayısı - ama 2014-15 sezonundan bu yana takım adına en etkili olduğu sezonu geçirdi. Savunma anlamında önemli katkılar sunan Rakitic, takımın orta sahadaki itici gücüydü. Dünya Kupası'nda ise Hırvatistan'la final oynama onuruna erişti.

27. JAN OBLAK | Oblak'ın mevcut kontratı 2021 yılına dek devam ediyor ama Atletico Madrid'deki takım arkadaşları başarılı kalecinin sözleşmesinin şimdiden uzatılmasını istiyorlar. Endişelerini anlamak güç değil. Bugünün futbolunda 100 milyon euro'luk serbest kalma bedeli pek de yüksek değil. 25 yaşındaki kaleci, 2017-18 sezonunda kalesini 29 defa gole kapadı ve bu alanda zirveyi kimselere kaptırmadı.

26. DAVID DE GEA | De Gea, İspanya ile kötü bir Dünya Kupası geçirmiş olabilir ama bu, Manchester United'ı sezon boyunca sırtında taşıdığı gerçeğini değiştirmiyor. Üst üste dördüncü sezonda da Premier Lig'de Yılın Takımı'na giren 28 yaşındaki file bekçisi, geçen sezon kalesini 22 defa gole kapadı ve Altın Eldiven ödülünü aldı.

25. MARIO MANDZUKIC | 32 yaşındaki Mario Mandzukic futbol dünyasının en önemli 'büyük maç' oyuncularından biri. Juventus, Bernabeu'da müthiş bir geri dönüşe imza atmaya çok yaklaşmıştı ve bunda Mandzukic'in attığı iki golün etkisi büyüktü. Hırvat futbolcu, Dünya Kupası'nın eleme turlarında da rakip filelere üç gol bıraktı ki bunlardan biri İngiltere'ye karşıydı.

24. NEYMAR | Dünya Kupası'ndaki tiyatral hareketleri nedeniyle futbol dünyasında Neymar'a antipati beslemek bir moda haline gelmiş olsa da, Brezilyalı futbolcunun PSG'deki ilk sezonunda ortaya koyduğu futbolu takdir etmekten başka çare yok. 222 milyon euro'luk futbolcu, 28 gol ve 16 asistlik performansını sadece 30 maçta gösterdi ve PSG Fransa'daki dört kupayı da kazandı.

23. ALISSON BECKER | Roma'daki ilk sezonunu Wojciech Szczesny'nin yedeği olarak geçiren Alisson, 2017-18 sezonunda ise kalenin tek sahibi oldu ve bunun sonuna kadar hak ettiğini sezon boyunca gösterdi. O sezonki 22 gole kapama istatistiğini sadece Jan Oblak ve Marc-Andre ter Stegen geçebildiler. 26 yaşındaki futbolcu, Brezilya Milli Takımı'nın da kalesini koruyor ve yeni sezonda Liverpool'u şampiyonluğa taşımaya çabalıyor.

22. CRISTIAN ERIKSEN | Mauricio Pochhettino'nun elindeki yetenekli kadronun liderliğini kimin yaptığını soran olursa Christian Eriksen yanıtını verebilirsiniz. 14 gol ve 12 asistlik performansıyla Tottenham, bir kez daha beklentilerin üstüne çıktı ve Premier Lig'i 3. sırada tamamladı. Başarılı orta saha oyuncusu Danimarka formasıyla Dünya Kupası'nda da boy gösterdi.

21. PHILIPPE COUTINHO | 2017-18 sezonunun ilk yarısını Liverpool'da geçirip 20 maçta 12 gol atan Philippe Coutinho, devre arasında rüya transferini gerçekleştirdi ve 105 milyon pound karşılığında Barcelona'nın yolunu tuttu. Brezilyalı futbolcunun Camp Nou'ya uyum sağlaması uzun sürmedi. La Liga ve Copa Del Rey şampiyonlukları yaşayan Coutinho, rakip filelere 10 gol bırakırken Brezilya formasıyla da Dünya Kupası'nda iyi işler ortaya koydu.

20. SERGIO RAMOS | Sevin ya da nefret edin, Sergio Ramos'a saygı duymamak çok zor. Tecrübeli stoper, geçen sezon La Liga tarihinin en çok kırmızı kart gören futbolcusu oldu ve Şampiyonlar Ligi'nde Mohamed Salah'ı sakatlayarak büyük tepki çekti. Ama tek bir gerçek var: 32 yaşındaki futbolcu üst üste üçüncü defa Şampiyonlar Ligi kazanarak tarihe geçti.

19. ISCO | Gareth Bale'in sakatlıklarla boğuştuğu sezonda Isco, Real Madrid adına parlayan isim oldu. Öyle iyi oynadı ki Bale iyileştikten sonra da Isco'nun ilk 11'deki yerini alamadı. 9 gol atıp 10 asist yaptığı sezonda piyasasını yükselten Isco'nun yeni sözleşmesindeki serbest kalma bedeli tam 700 milyon euro.

18. SADIO MANE | Sadio Mane için unutulmayacak bir yıl oldu. Liverpool'un yıldızı, Demba Ba'yı geride bırakarak Premier Lig tarihindeki en golcü Senegalli oldu. 26 yaşındaki futbolcunun Mohamed Salah ve Roberto Firmino ile kurduğu hücum üçlüsü belki kupa kaldıramadı ama rakiplere yeni sezon için büyük bir gözdağı verdi.

17. EDINSON CAVANI | Kylian Mbappe ve Neymar daha fazla ilgi çekiyor olabilir belki ama Edinson Cavani'nin ortaya koyduğu istikrar takdir edilesi. 2017-18 sezonunu Ligue 1'in gol kralı olarak tamamlayan Uruguaylı yıldız, tüm kulvarlarda çıktığı 46 maçta 40 gole imza attı. Dünya Kupası'nda son 16'da Portekiz'e attığı iki müthiş golle takımını çeyrek finale taşıyan Cavani sezon boyunca istikrarını sürdürdü ve durmaya niyeti yok gibi.

16. SAMUEL UMTITI | Barcelona taraftarı 2017-18 sezonu sonunda Samuel Umtiti'yi kaybetme korkusu yaşadı ama kulüp bir şekilde Fransız oyuncuyla anlaşarak iyileştirmeye gittiği kontratını yeniledi. Başarılı stoperin yeni serbest kalma bedeli 500 milyon euro. Barça için akıllıca bir hamle çünkü takımın sistemine uyum sağlayan Umtiti, dünyanın en değerli stoperlerinden biri olduğunu Dünya Kupası'nda da kanıtladı.

15. DIEGO GODIN | Dünyanın en iyi savunma dörtlüsünün lideri olan Diego Godin için Manchester United büyük bir transfer uğraşı verdi ama Uruguaylı futbolcu İspanya'da kalmayı tercih etti. Diego Simeone, 32 yaşındaki yıldızının sözleşme uzatmasını umut ediyor. Atleti'nin Avrupa Ligi zaferinde büyük pay sahibi olan Godin'in yapacağı tercih, kulübün kaderi için çok belirleyici olacak.

14. TONI KROOS | 2018 Dünya Kupası'ndan dönen Alman futbolcular arasında sadece birkaçının ünü zedelenmedi. O isimlerden biri de Toni Kroos. Turnuva boyunca kendi standardını yakalayan nadir Almanlardan olan Kroos'un İsveç'e attığı frikik golü hafızalardan silinmeyecek. Real Madrid, Şampiyonlar Ligi'ni üst üste üçüncü kez kazandıysa, bunda Kroos'un payı çok büyük.

13. PAUL POGBA | Manchester United'ın süper yıldızı, Jose Mourinho ile yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle kulüp bazında zor bir 2017-18 sezonu geçirmiş olabilir ama Fransa formasıyla Rusya'da ortaya koyduğu performans unutulmazdı. İyi başlamayan sezonunu dünya şampiyonu olarak bitiren Pogba, turnuvanın finalinde Hırvatistan ağlarına gönderdiği golle pastanın üzerine çileği kondurdu.

12. EDEN HAZARD | Chelsea problemli bir sezon geçirmiş olabilir ama Eden Hazard için aynı şeyi söyleyemeyiz. Sezon boyunca 131 gol şansı yaratan Eden Hazard, bu alanda Avrupa'da sadece iki oyuncunun gerisinde kaldı. Biri FA Cup finalinde olmak üzere 17 gol atan Belçikalı futbolcu, Dünya Kupası'nda Gümüş Ayakkabı ödülünü aldı (üç gol, iki asist).

11. N'GOLO KANTE | N'Golo Kante şu anki Chelsea takımında hücuma daha yakın oynuyor olabilir ama Goal 50'de yer almasını geçen sezonki defansif katkılarına borçlu. Geçen sezon Avrupa'nın en çok pas arası yapan futbolcusu olan (122) Kante, Chelsea ile FA Cup, Fransa ile de Dünya Kupası zaferleri yaşadı.

10. MARCELO | Geride kalan beş yılda dünyanın en iyi sol bekli olan Marcelo, aynı zamanda Real Madrid'in de en istikrarlı futbolcularından biri. Bunu Şampiyonlar Ligi'nde kanıtladı. 30 yaşındaki Brezilyalı, finale kadar tüm eleme turlarında gol katkısı verdi - PSG, Juventus ve Bayern Münih. Finalde ise Gareth Bale'ın müthiş golünde asisti yapan isimdi.

9. ANTOINE GRIEZMANN | Sergio Ramos aksini düşünebilir ama Antoine Griezmann'ın neden kendisini Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi ile aynı seviyede gördüğünü anlamak zor değil. Geçen sezon tüm kulvarlarda 29 gole imza atan Fransız futbolcu, Atletico Madrid'in Avrupa Ligi şampiyonluğuna giden yolda çıktığı eleme turu maçlarının tamamında rakip fileleri havalandırdı. Fransa ile Dünya Kupası zaferi yaşarken de dört gol attı.

8. HARRY KANE | Kane, Premier Lig'de üst üste üçüncü sezonunda Altın Ayakkabı alma gururunu yaşayamadı çünkü Mohamed Salah, Liverpool formasıyla harikulade bir sezon geçirdi. Yine de Kane, Tottenham'ı bir kez daha omuzlarında taşıyan isim olmaktan geri kalmadı. 48 maçta 41 gol, kendisini anlatan bir isitatistik. 25 yaşındaki futbolcu, bir Altın Ayakkabı'yı kaçırdı belki ama diğerini aldı. Altı maçta altı gol attığı Dünya Kupası'nda gol kralı olmayı başaran Kane durmaya niyetli değil.

7. RAPHAEL VARANE | Raphael Varane için müthiş bir sezon geride kaldı. Dünya Kupası ile Şampiyonlar Ligi'ni aynı sezonda kazanan dördüncü isim olan Varane'ın bunu 25 yaşında başarmış olması da cabası. Fransa'nın Dünya Kupası'nda sahada yer aldığı her dakikayı oynayan Varane, çeyrek finalde Uruguay ağlarına çok kritik bir gol gönderdi.

6. KEVIN DE BRUYNE | Manchester City, Premier Lig sezonunun son maçında Southampton'ı son dakika golüyle yenip 100 puanla rekor kırarken, golün asistini yapan ismin De Bruyne olması müthiş sezona yakışır bir sondu. O asist, Belçikalı süper yıldızın 2017-18 sezonunda yaptığı 21. asistti. Dünya Kupası'nda da takımını üçüncülüğe taşıyan De Bruyne, hem kulüp düzeyinde hem de milli düzeyde istisnai bir futbolcu. Aynı zamanda Pep Guardiola'nın en önemli silahı.

5. LIONEL MESSI | Dünya Kupası'nda istemediği bir tecrübe yaşamış olsa da, Arjantinli süper yıldızın sezonu harikuladeydi. La Liga ve Copa del Rey şampiyonlukları yaşayan Messi, sezonu 45 golle bitirdi ve Avrupa'da tüm kulvarlarda en çok gol atan futbolcu olarak Altın Ayakkabı'yı kazandı. Ayrıca, İspanya'da kimse Lionel Messi'nin 12 asistlik performansını yakalayamadı.

4. KYLIAN MBAPPE | Futbolun yeni yıldızı Kylian Mbappe, Pele'nin izinden giderek Dünya Kupası finalinde gol atan genç olma onuruna erişti. Fransa'nın Rusya 2018'de yaşadığı şampiyonluğa dört golle katkı sunan Mbappe, 180 milyon euro karşılığında transfer olduğu PSG'deki ilk sezonunda rakip filelere 21 gol gönderdi.

3. MOHAMED SALAH | 2017'de Roma'dan Liverpool'a transfer olduğunda kimse bu kadarını beklemiyordu ama Salah, Premier Lig'de attığı 32 golle 20 takımlı formatın rekorunu kırdı. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu tatma şansını yakaladığı final maçında Sergio Ramos'un müdahalesiyle sakatlanmış olmasına rağmen, turnuvayı 10 golle tamamladı ve Mısır'la Dünya Kupası'nda iki gol sevinci yaşadı.

2. CRISTIANO RONALDO | Ronaldo, Goal 50'yi üst üste üçüncü kez zirvede tamamlama şansını küçük bir farkla kaçırdı belki ama Real Madrid'le üst üste üçüncü kez Şampiyonlar Ligi şampiyonu olma şansını kaçırmadı. 33 yaşındaki futbolcu, turnuvayı 15 golle gol kralı olarak tamamlarken, sezon sonunda transfer olduğu Juventus'a attığı röveşata golüyle tarihe geçti. Dünya Kupası'nda İspanya ağlarına gönderdiği hat-trick ise turnuvanın en unutulmaz anları arasında yer aldı.

1. LUKA MODRIC | Buradaki arazi dağlık, sert ve tozlu. Ağaçlar, yolu üzerine çıkan her şeyi yutan yangınlar nedeniyle çıplak, kara ve alazlanmış haldeler.

Hiçbir şeyin muvaffakiyete eremediği bir yer.

Bir zamanlar, bu dağlar hayvancılığın izleriyle doluydu. Fakat koyunları ve keçileri beslemek zordu, satmak ise daha da zordu.
Buralarda, son dönemlerde, pek fazla bebek doğmadı. Velebit dağlarının eteğinde, Dalmaçya kıyılarının yanında kalan bu bölgede çok fazla fırsat yok.

Burası tenha olduğu kadar çok da güzel bir yer ve tepelerinde sırlar yatıyor.

Modrici Köyü'nün üzerindeki rüzgârların yolunu takip ettikten sonra, hemen aşağıda görünen göle doğru bakan bir eve varıyorsunuz. Bir tarafında bir adet hangar ve tuvalet olarak kullanılan bir küçük bina var. Diğer tarafında ise, yolun biraz daha uzağında kalan sarp kayalıkların eteğinde, bir tabela var:

"Yaklaşmayın! Bu alanda patlamamış mayınlar olabilir!"

Evin mazisi gururla dolu. Artık var olmayan bir çatı altında, üç farklı jenerasyon için bir yuva oldu. Ev, altındaki çimler gibi, tükenmiş vaziyette. Pencerelerin olması gerektiği yerlerde pencereler yok ve binanın kendisinden geriye kalan tek şey kalıntılar.

Ön kapı zincirlenmiş bir vaziyette ve bu zincirlerin üzerinde A4 kâğıt boyutunda bir Hırvatistan bayrağı var. Tenha bir dağ eteğinde yer alan bu terk edilmiş evin, önemli bir insanın yetiştiği bir yer olduğunu kanıtlayan tek şey de bu bayrak.

O insanın adı Luka Modric. Daha doğrusu, küçük Luka Modric.
Modrici köyünün ve köyün eteklerinde uzanan yerlerin ait olduğu Jasenice kasabası, 1991 yılının Eylül ayında, Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı esnasında Sırp askerlerinin işgal ettiği bir alanın içerisinde yer alıyordu.

Sonrasında, sadece çetin ceviz ve çoğunlukla yaşlı insanlar yaşamlarını bu köyde sürdürmeye devam etmek istediler.

"18 Aralık 1991 sabahında, saatler 9'u gösterirken, bir grup Obrovac Çetinik'i Velebit'e doğru uzanan eski yolda ilerlemeye başladılar.

"Rüzgârlı ve tozlu Velebit yolunda ilerlerken yerel halk türküleri söylüyor, ideolojik ve milliyetçi ezgilerle primitif duygularını ortaya döküyorlardı.

"Sırpların komşu milletleri işgal planını oluşturan Draza Mihajlovic, Slobodan Milosevic ve diğer isimlerden de övgüyle bahsediyorlardı.

"Bu ruh haliyle yollarına devam eden Çetnikler, bir koyun ve keçi sürüsüne ve bu sürünün başındaki çobana denk geldiler. Bu çoban, Zaton Obravacki'nin yerlisi Luka Modric'ti. Obravac'ın yukarısında yer alan ve Jasenice kasabasında yer alan Zaton Obravacki.

"Çetnikler arabalarını kenara çektiler ve söylemekte oldukları şarkılara devam ederek o masum çobanı durdurdular.

"Kimsin ve burada ne yapıyorsun, diye sordular. Burası Sırp toprakları, diyerek tepki gösterdiler.

"Çobanı ittiler, üzerine yürüdüler, ona bağırdılar. 'Çekil yoldan, çekil!' Korkudan ne yapacağını bilemeyen çoban, ileriye doğru tedirgin bir şekilde birkaç adım attıktan sonra silah sesleri tüm Velebit'ten duyuldu.

"Luka Modric düştü, vurulmuştu…

"Luka Modric'i öldüren katiller, Çetnikler, Meke Doce'ye doğru yollarına devam ettiler. Başladıkları kanlı eylemi bitirmek için…"
Öldürülen Luka Modric, küçük Luka Modric'in dedesiydi ve Zadarski List gazetesinde çalışan Ivica Marijacic onun infazını Nisan 1995'te yazdığı haberde bu sözlerle anlatıyordu.

Sözde 'Krayina Sırp Cumhuriyeti' militanları, emekli aylıklarıyla geçinen altı yaşlı vatandaşı daha aynı gün içerisinde katlettiler. Daha sonra, kasaba dışındaki bir polis karakolunda yaptıklarıyla övünürken duyuluyorlardı. Uluslararası Adalet Divanı'nda sonradan ortaya çıkarıldığı üzere, Sırp emniyet yetkilileri bu insanlık suçlarından haberdar edilmişlerdi fakat onlara bu olaylara karışmamaları emredilmişti.

O gün Luka Modric'i katleden her kimdi ise, hiçbir zaman hâkim karşısına çıkmadı. Takip edilemediler, yakalanamadılar ve her daim adaletten kaçmaya devam ettiler.

Küçük Luka Modric, o dönem alt yaşındaydı. Sessiz bir taşra hayatına sahipti ve vakti, genelde, çok sevdiği dedesine tarlalarda yardımcı olmakla geçiyordu. Sonra bir anda, annesi, babası ve kız kardeşiyle birlikte bir sığınmacı olarak yaşamak zorunda kaldı.

Köyden ayrıldılar ve asla geri dönmediler. Çevresinde patlamamış mayınların yer aldığı ev, artık kimsenin yaşaması için uygun bir yer değildi.

Luka Modric'in büyüdüğü evin hikâyesi bu. Başka bir evi olmadı. Bir mülteci olarak, Zadar'da kendisi gibi mülteci olan aileler için ayrılmış otellerde yaşamak zorunda kaldı. Profesyonel hayata adımını attıktan sonra aldığı ilk maaşla yaptığı ilk harcama, annesi ve babası için bir ev almak oldu. Tekrar 'yuva' olarak adlandırabilecekleri bir ev almak.

Modric'in ilk yıllarını geçirdiği evi görmüş olsaydınız, orada oynanacak bir topun dağın yamacından aşağıya doğru yuvarlanacağını bilirdiniz. Dolayısıyla, kendinize şu soruyu sorardınız: Nerede top oynuyordu ki? Oynayamıyordu. Orada oynayamıyordu.

Ancak Zadar'da yaşamaya başladıktan sonra oynayabildi.

Kolovare Hotel, artık dört yıldızlı bir otel hüviyetinde. Sırtını Adriyatik Denizi'ne vermiş bir yerleşke. Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı esnasında mülteciler için bir sığınaktı. Kendi ülkelerinde evlerinden ve yurtlarından edilmiş, çok uzak yerlere göç etmek zorunda olmasalar da sığınmacı olmak zorunda kalmış aileler için bir sığınaktı.

Modric ailesi Kolovare'de yedi yıl boyunca konakladı ve bu tesisten ayrılan son ailelerden biri de onlardı.

Kolovare'yle ilgili en güzel şey, dümdüz bir otoparka sahip oluşuydu. İşte Luka Modric, futbol yeteneklerini obsesif bir şekilde burada geliştirmeye başladı. Karşı komşuları eski öğretmenlerinden biriydi ve Modric'e içeri girip ödevlerini yapması gerektiğini söylerdi. Luka, kibar bir şekilde, "Biraz daha" derdi. Biraz daha…

Zeki bir çocuktu. Her spora adapte olabilecek kadar zeki bir çocuk. Basketbolu seviyordu ve arkadaşlarıyla ikiye iki maçlar yapıyordu. Bu maçlarda oynayan isimlerden biri de gelecekte Hırvatistan Milli Futbol Takımı'nın kalesini koruyacak olan Danijel Subasic'ti. Modric'in de kalecilikte iyi olduğu bir spor vardı: Hentbol.

Beden eğitimi öğretmeni, onu ilk kez ayağında bir futbol topuyla gördüğünde büyülenmişti. Luka için işleri zorlaştırmaya ve onu kendisinden büyük çocuklarla oynatmaya çalışırdı. Bazen kaleye geçirirdi. Ama Modric, bu meydan okumaların hepsini başarıyla göğüslerdi.

Çocukların beden eğitimi derslerini her daim spor salonunda almaları mümkün değildi ve hatta bu dersin her hafta işlenmesi bile kesin değildi. Zadar hâlâ bir savaş bölgesiydi, bombalar sık bir şekilde düşüyordu. Luka ve takım arkadaşları, sirenleri duydukları zaman sınıflarındaki sıraların altına gizlenirlerdi. Bazen o sıraların altında o kadar uzun süre kalırlardı ki, durumun absürtlüğünden dolayı kahkaha atmaya başlarlardı.

Bölgede yer alan yerel futbol sahasında da durum aynıydı. Luka, bu sahada rüştünü ispatlamış bir futbolcu haline gelmeyi başarmıştı ama bazen sirenler çalmaya başlardı ve maçın tam ortasında takımlar sığınacak yer ararlardı. Kargaşa sona erdiğinde takımlar yeniden sahaya döner ve futbol oynamaya devam ederlerdi.

Okuldaki çocuklar savaşın en çirkin yüzünden bir nebze korunabildiler fakat bu ortam üzerlerinde bir etki yaratmadı da değil.

Bir gün, Luka'ya kendisi üzerinde duygusal bir etkisi olan bir hikâye yazmasını söylediler. O da, bir çocukken, dedesinin ölümünü anlatmayı seçti.

Bu dünyada bir karşısına onlarca engel çıkmamış olan futbolcular var, bir de Luka Modric gibi akla hayale gelmeyecek engelleri aşmış olanlar var.

Yetiştiği ilk evin çevresinde futbol topuna vurmak bile mümkün değildi. Onun hayata geldiği dönemde sporun ya da hobilerin yaşam tehlikesiyle eş zamanlı olarak icra edilmesi gerekmekteydi.

Bir de fiziki görünümü söz konusuydu. Luka her daim arkadaşları arasında en küçük ve en zayıf olan isimdi. Ona verilen forma, kendi yaşıtlarında rahat bir şekilde olmalıydı ama Luka'nın üzerinde XXL bir forma gibi duruyordu.

Çocukken desteklediği kulüp, Hajduk Split, çok küçük göründüğü için onu reddetmişti.

Ama Luka ve antrenörleri, bu durumu kendi çıkarlarına kullanmayı başardılar. Kendilerinden daha iri ve güçlü takımlarla karşılaştıklarında, Luka stoper oynardı ve böylelikle takımın ilk bölgeden itibaren topa sahip olması sağlanırdı.

Saha içerisindeki hamleleri gayet hızlıydı ve herkesten topu temiz bir şekilde çalabiliyordu. Beden eğitimi öğretmeni, Modric'in beton bir zeminde dahi kayarak müdahale ile hamle yapıp bacaklarında bir tane çizik bile olmadan topu çalabileceğini söylüyordu.

Kısa boylu olması, uzun boylu meslektaşlarına göre çok daha seri bir şekilde yön değiştirebileceği anlamına geliyordu. O dönemlerde, şu an oynadığına çok benzer bir futbol ortaya koyuyordu. Diğer alışkanlıkları da aynı kaldı.

Dinamo Zagreb'e transfer olduğunda, bazen eve gece 3'ü bulacak kadar geç gelirdi ve kız arkadaşı o saatte bile maç sonrası bifteğini hazır ederdi. Luka, gecenin bir yarısında oturur ve az önce oynadığı maçın görüntülerini izlerdi. Real Madrid'de kendisiyle yakın ilişkilere sahip olanlar, bugün bile aynı şeyi yaptığını söylüyorlar. rü

Hırvat futbolcular, 2018 yazında düzenlenen Dünya Kupası'nda elde edilen bir galibiyetin ardından takım otobüsünde "Nije ı soldima sve" isimli şarkıyı söylediler. Eski bir takım arkadaşının daha sonra vurguladığı üzere, bu şarkı Luka'nın favori şarkıcısı Mladen Grdovic'e aitti ve Luka, 20 yıl önce Zadar'ın altyapı takımındayken bu şarkıyı sık sık söylerdi.

Modric'in Zadar'da yaşadığı zorluklar bugün kimsenin aklında değil. Kolovare otelinden ayrıldıktan sonra yerleştiği IZ otelinin hemen dışarısında, Dünya Kupası'ndan önce yaşanan kötü günleri anlatan bir grafiti var. Bu kötü günlerin içinde, Dinamo Zagreb'in eski yöneticisi Zdravko Mamic'in ülkeyi bölen dolandırıcılık davası da var.

Bu otel, tıpkı Modric'in yetiştiği ilk ev gibi, harap bitap olmuş vaziyette. Pencereler tahtalarla kapatılmış durumda. Bir turizm broşüründe görmeyi bekleyeceğiniz Zadar değil.

Darmaduman, nahoş ve Hırvatistan ile onun en ünlü futbolcusu arasındaki karmaşık ilişkinin derinlerine dalan bir tezahürat…

Modric'i Zadar günlerinde tanıyanlar, 2018 Dünya Kupası'nda ortaya koyduğu performansın bir intikam duygusuyla ortaya çıktığını söylüyorlar. Takımı dünyanın en büyük futbol turnuvasında finale taşımış olmak, Modric'i hukuk karşısında aklamış değil ama ülkesindeki insanların geneli açısından imajını tazelemesi için yeterli olmuş durumda.

Modric'in hikâyesi, Dinamo Zagreb için forma giymeye başladığı ilk günden bu yana herkesin malumu. Yukarı ivmeli bir hikâye bu. Bu hikâyenin içerisinde büyük transferler ve kupalar var. Bugün elinde olan şey ise, yıllar boyunca katlandığı acı verici çalışmanın ve önüne çıkan her engeli aşmanın vermiş olduğu ödül. Yani, zirve.

Belki de kariyerinde yaşadığı en büyük zorluklar, Zagreb'e taşınmadan hemen önce gerçekleşti. En büyük zorlukları savaş esnasında yaşadı, bir sporcu olarak reddedildiği dönemlerde yaşadı, kiralık olarak forma giydiği takımlarda yaşadı. Bosna-Hersek liginde, ki Avrupa'da şiddet olaylarının yoğun olduğu liglerden biri olarak kabul ediliyor, maçları kramplarla bitirdiği dönemler oluyordu – Zrinjski forması giydiği günlerde. Ama bir şekilde bunu atlatır ve bir sonraki hafta için hazır olurdu ve ligin en iyi oyuncusu seçilmeyi başarmıştı.

Zagreb'e geldiğinde, uğrunda çalıştığı her şeyi elde etmişti. Maksimir Stadı'nın yanında bir daire tutmuştu. Maçın ardından takım arkadaşlarının ya da başkalarının gece dışarı çıkma tekliflerini reddediyordu. Başkente bu yüzden gelmemişti. Amacı öğrenmek, kazanmak ve ilerlemekti.

Sonraki yıllarda ailesinin kontrolünde ilerleyen kariyerinde çok fazla seçeneğe sahip değildi. Ailesi, Luka için en iyi kararları almaya çalıştı ve aldı. Luka'nın kontrolünde olan tek şey futbol topuydu. Bu kararlar Luka için işe yarar hale geldiğinde, onu tutabilecek kimse yoktu. Kendi kendisini yaratmış bir adam, futbol dünyasını ele geçirmeye hazırdı.

Bu yazının başında sözünü ettiğimiz o evin kapısında bazı mesajlar yazılı. Biri 'Teşekkürler' diyor. Diğeri 'Kaptanımız Luka' diyor.

Artık o evi ziyaret etmenin, neredeyse dini bir anlamı var. Artık o eve geldiğiniz zaman, masmavi gökyüzünün altındaki temiz havayı içinizi çekmek ve el ele tutuşarak bu anın tadını çıkarmak istiyorsunuz.

Bu bir saygı duruşu. Normalde, savaş döneminde harabeye dönen evlerden sadece biri. O toprağın bir yarası, gazi olmuş bölgenin bir işareti. Hem bir zamanlar oldukça mutlu ve canlı olan bir köyün hatırlatıcısı hem de kendisinin üzerine gelen savaş isimli yıkımın da bir neticesi.

Luka Modric'in, savaş gerçekleşmemiş olsa nasıl biri olacağını kim bilir? Modrici köyünü terk eder miydi? Babasının izinden giderek, yerel triko mağazasında çalışmaya başlar mıydı? Her daim ayağının ucunda hazır bulunan o meşin yuvarlak ile bir aşk ilişkisine başlar mıydı?

Modric'in büyüdüğü o ev, trajik ama aynı zamanda bir o kadar da fırsatlar yaratan bir vesile. Orada, en çaresiz anlarda, kendisi için bir çıkış kapısını yaratan da o ev. Küçük bir çocuğun büyük macerasına ev sahipliği yapacak yol, o evin çevresinde oluştu. (Peter Staunton)

(Goal TR)

Senin için hazırladığımız haberler